Gülpınar Eğitim Kurumları’nın kurucusu ve bilim uzmanı Selahattin Gülpınar, şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisine konuk oldu ve sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Dijitalleşmenin öğrencilerin dikkat süresi üzerindeki etkisinden, kurumlarında uyguladıkları bireysel takip odaklı VIP eğitim modeline; yaratıcı drama temelli okuma alışkanlıklarından yaz kurslarının akademik başarıya katkısına kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Eğitime yaklaşımındaki samimiyet ve öğrencilerini birer “evlat” gibi gören bakış açısıyla fark yaratan Selahattin Gülpınar ile gerçekleştirdiğimiz bu keyifli röportaj sizlerle. İyi okumalar dileriz.

Dijitalleşmenin özellikle son yıllarda eğitim ortamlarına etkisi kaçınılmaz hale geldi. Sizce bu dönüşüm, öğrencilerin dikkat süreleri üzerin de nasıl bir etki yarattı?
Dijitalleşmenin özellikle son yıllarda eğitim ortamlarında kaçınılmaz hale gelmesi, öğrenciler açısından birçok kolaylık sağlıyor. Öğrenciler, ihtiyaç duydukları bilgilere hızlı bir şekilde ulaşıyor ve çeşitli kaynaklardan faydalanıyorlar. Ancak, bu durum bazı dezavantajları da beraberinde getiri yor. Bilgiye ve çözümlere hızla ulaşmak, öğrencilerde her şeyi kısa sürede halletme alışkanlığı geliştirmekte; bu da sınavlarda soruları hızlıca çözme çabasına dönüşmektedir. Bu hız, zaman zaman öğrencilerin soruları tam anlamadan geçmelerine, dikkatlerini yeterince verememelerine ve sonu cunda yanlış cevaplar vermelerine neden olmaktadır. Böylece başarısızlık, kaçınılmaz bir sonuç haline gelmektedir. Ayrıca, internetin eğitim dışı, gereksiz kullanımı da öğrencilerin dikkat sürelerini olumsuz etkilemekte ve özellikle yeni nesil soru türlerini algılamalarında zorluk yaratmaktadır. Öğrenciler, metinleri anlamakta güçlük çekmekte ve aynı metni defalarca okumak zorunda kalmaktadır. Bu durumu engellemek için, her şeyin "GB hızıyla" çözüldüğü dijital ortamların dışına çıkıp, öğrencilerin kendi doğal öğrenme hızlarını bulmalarını sağlayacak yöntemlere yönelmeliyiz.
Gülpınar Eğitim Kurumları olarak dikkat dağınıklığına karşı öğrencilerin derslere ve soru çözüm süreçlerine adaptasyonunu sağlamak için ne tür yöntemler uyguluyorsunuz?
Görülmeyen kalabalıkların arasından sıyrılarak, bireysel farkındalıkların ön plana çıktığı bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Öğrencilerimizle kurduğumuz samimi ve yönlendirici diyaloglar sayesinde, onların ihtiyaçlarını daha iyi anlayarak çözüm yolları geliştiriyoruz. Yaz kurslarımızda öğrencilerimizle birlikte düzenli hikâye ve roman okuma saatleri oluşturuyoruz. Aynı kitapları okuyarak karakterler üzerine konuşmalar yapıyor, bu sayede öğrencilerde merak duygusunu canlı tutmayı hedefliyoruz. Hatta bir adım daha ileri giderek, kitap okuma süreçlerinde yaratıcı dramayı bir araç olarak kullanıyor; böylece öğrencilerin düşünme, tartışma ve doğru şekilde yorum yapma becerilerini geliştirmelerine olanak tanıyoruz. Günümüzde öğrenciler; dijital mecralardan uzaklaşıp doğal yaşamda daha fazla paylaşımda bulunduklarında, akademik başarılarında da gözle görülür bir artış yaşanıyor. Bu nedenle kurumumuzda hikâye, roman gibi edebi me tinlerin okunmasını teşvik ediyor; bu etkinlikler için özel zaman dilimleri ayırarak öğrencilerimizin bir konuya odaklanma becerilerini geliştirmeleri ne katkı sağlıyoruz.

VIP eğitim modeli ile sunduğunuz az kişilik sınıf yapısı, bireysel takibi nasıl güçlendiriyor? Bu modelin dikkat toplamada somut etkilerini gözlemleyebiliyor musunuz?
2012 yılından bu yana, öğrencilerimizle adeta bir aile sıcaklığı içinde çalıştığımız, onların ailelerinden sonra en fazla vakit geçirdikleri bir eğitim kurumu olmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Bu yaklaşımımızın temelinde, öğrencinin kendini huzurlu ve güvende hissettiği bir ortamda duygularını daha rahat ifade edebilmesi ve karşılaştığı sorunlara daha kolay çözüm bulabilmesi inancı yatmaktadır. Bu düşünceden hareketle, sınıf mevcudunu bilinçli olarak düşük tutuyoruz. Çünkü az sayıda öğrenci ile birebir ilgilenmek, her öğrencinin öğrenme stilini ve ihtiyaçlarını yakından takip etmeyi mümkün kılıyor. Bu model sayesinde öğrencilerimizin akademik gelişimlerini bireysel düzeyde izleyebiliyor, onlara özel destek sunabiliyoruz. Evlat bildiğimiz öğrencilerimizin sorunlarına farklı bakış açılarıyla yaklaşmaya özen gösteriyoruz. Bu bakış açılarının içselleştirilmesi, onların düşünsel derinliğini ve problem çözme becerilerini artırıyor. Ayrıca, az kişilik sınıf yapısı sayesinde öğrencilerimizin dikkat süreleri artıyor; dersler de aktif katılım sağlanıyor ve dikkat dağınıklığı minimuma indiriliyor. Bu nedenle VIP eğitim modelini önemsiyor ve destekliyoruz. Öğrenci sayısını az tutarak sağladığımız bireysel takip, hem akademik başarıda hem de öğrencinin özgüven gelişiminde somut ve sürdürülebilir katkılar sunuyor.
Öğrencilerin özellikle soru çözüm süreçlerinde yaşadıkları motivasyon kaybını aşmalarında öğretmenlerinizin yaklaşımı nasıl şekilleniyor?
Öğrencilerimizin soru çözüm süreçlerinde belirli bir süreden sonra dikkatlerinin dağıldığını sıklıkla gözlemliyoruz. Büyüklerimizin de dediği gibi, “İnsan kısım kısım, yer damar damar.” Her öğrencinin odaklanma süresi ve sıkıldığı zaman dilimi birbirinden farklı olabiliyor. Bu nedenle öncelik le her öğrencinin dikkat dağılım süresi bireysel olarak gözlemleniyor. Bu gözlemler, sınıf öğretmenlerimiz ve psikolojik danışmanlarımız tarafından birlikte değerlendiriliyor ve sonuçlar velilerimizle paylaşılıyor. Hem okul ortamında hem de evde, öğrencinin dikkatini kaybetmeden en verimli olduğu sürelerden başlanarak adım adım süre artırımı yapılıyor. Böylece öğrencinin motivasyon kaybı yaşamadan, kendi temposunda soru çözüm süresini geliştirmesi hedefleniyor. Bu yaklaşım sayesinde öğrenciler, hem farkındalık kazanıyor hem de içsel motivasyonlarını koruyarak daha verimli bir şekilde soru çözme alışkanlığı ediniyorlar.
Eğitimde dijital araçların kullanımı ile gelen avantajları, dikkat yöne timi açısından nasıl dengelemeye çalışıyorsunuz?
Dijital araçların tüm dünyada hayatımızı kolaylaştırdığı gerçeğini inkâr edemeyiz. Ancak her şeyde olduğu gibi, dijital teknolojilerin de yerinde, zamanında ve ölçülü kullanıldığında fayda sağladığına inanıyoruz. Bu bakış açısıyla biz de dijital mecralara dengeli ve bilinçli bir şekilde yaklaşma ya özen gösteriyoruz. Derslerimizde öğrencilerimizin dikkatini dağıtmamak adına cep telefonlarını topluyoruz. Ev ortamında ise velilerimizden, öğrenciler ders çalışırken cep telefonlarını kullanmamaları konusunda destek istiyoruz. Bununla birlikte, öğrencilerimizin araştırma yapmaları ya da soru çözümlerine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaları gerektiğinde dijital araçları kullanmalarına izin veriyoruz. Ancak bu kullanımı da belirli sürelerle sınırlandırıyor, dijital kaynakların bilinçli ve kontrollü şekilde kullanılmasını teşvik ediyoruz.

Yaz kurslarını vermenizde amacınız nedir, yaz kurslarınızdaki çalışmalarınızın öğrenciye katkısından biraz bahseder misiniz?
Öğrencilerimiz 9 aylık yoğun bir eğitim döneminin ardından yaz tatilin de ders çalışmaya karşı isteksiz olabiliyorlar. Bu nedenle, öğrencilerimizle Temmuz ayının üçüncü haftasından başlayarak Ağustos ayının son haf tasına kadar, haftada iki gün süren bir eğitim programı planlıyoruz. Bu süreçte; Türkçe, Matematik, yaratıcı drama, roman okuma ve yorumlama ile soru çözümünü içeren çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Amacımız, öğrencilerimizin 90 günlük yaz tatilinde eğitimden tamamen kopmalarını engelleyerek öğrenme sürecini desteklemeye çalışıyoruz. Aksi halde, tatil dönüşü öğrencileri yeniden ders temposuna adapte etmek oldukça zor olabiliyor. Amacımız, öğrencilerimize başlayacakları eğitim yılının ünitelerine yönelik sağlam bir altyapı kazandırarak, yeni döneme hem daha bilinçli hem de daha hazırlıklı bir şekilde başlamalarını sağlamaktır.
Son olarak, Gülpınar Eğitim Kurumları olarak dikkat dağınıklığı ile mücadelede ailelere ve öğrencilere ne gibi önerilerde bulunuyorsunuz?
Pandemi süreciyle birlikte dijitalleşmenin hayatımızdaki hızı artmış, bu durum doğal yaşantımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Bu süreçte öğrenciler ekran bağımlısı hâline gelmiştir. Konsantrasyon sağlayamayan öğrenciler, maalesef dağılmışlığın etkisiyle zamanla kaybolmaktadır. Bu nedenle, öğrencilerin düzenli olarak kitap okumaları, tiyatroya gitmeleri, yaratıcı drama çalışmalarına katılmaları ya da sanatın herhangi bir dalıyla buluşmaları gerektiğini düşünüyoruz. Ekranlardaki "×" işaretine velilerimizin tek başına yetişmesi imkânsızdır. Buna ek olarak, çocukların dijital mecralarla başarıya ulaşacaklarını sanmaları da onları ekrana bağımlı bireyler hâline getirmektedir. Bu durumu engellemek için, farklı konuları içeren hikâye edici metinlerle sanatı birleştirerek öğrencilerimizin dikkatini toparlamalarını ve başarıya ulaşmalarını destekliyoruz.

